Pandemi döneminde bolca konuşulan gelecek tahminlerle ilgili birçok farklı fikirle tanıştık, birçoğuna duyar duymaz hemen alıştık. Bu fikirlerin bir kısmı korona virüs temelli bir kısmı da korona virüsle birlikte hayatımıza giren yeni normali şekillendirmeyi amaçlayan türden.
Korona virüs hakkında herhangi bir bilimsel uzmanlığım yok ama pandemiyle birlikte yapılan “gelecek”, “insan” ve “yeni normal” tahminleriyle ilgili benim de bazı fikirlerim oluştu.
Bu dönem alelacele yapılan günlük tahminler ve uzak olmayan gelecek öngörüleriyle ilgili biraz çekincelerimin olduğunu peşinen söyleyebilirim.
Zaman içinde marka kavramının içinin boşaltılması örneğinde olduğu gibi korona virüs paniğiyle dijitalin / dijital dönüşümün / mesai mevhumunun / istihdamın ve alışageldiğimiz iş yapış biçimlerinin de içinin büyük bir hızla boşaltıldığını görüyorum / düşünüyorum.
Bu olağanüstü dönemin büyük dönüşümün tetikleyicisi olacağı kesin fakat bunun sınırlı iş ve iletişim alanlarında değil; hayatın hemen her alanına yayılan bir denklemde ilerleyeceğini -birden olamayacağını- düşünmek daha akılcı geliyor bana.
Küresel ölçekteki kurumsal ve bireysel ezberlerimizin bozulduğu bu dönemin öncelikle yeni finans yönetimi, yeni istihdam modelleri ve yeni insan psikolojilerindeki dönüşümü tetikleyeceği zor bir öngörü olmaz.
Pandemiyle birlikte gördüğümüz en büyük yanılsama “iyi” hallerimizin aslında sürdürülebilir olmayışıydı.
Ülkelerin, kurumların, yöneticilerin ve hatta birey olarak bizlerin bir “b planı”nın olmadığına dünyaca şahit olduk. Ani gelişen bu küresel durum da her birimizin bir “b planı” ihtiyacını ortaya çıkardı.
“B planı” olmayan ülkelere ve kurumlara olan inanç ve güven sarsıntılarıyla yüzleştik. İnsanlardaki büyük duygu ve davranış değişikliğini kolektif bir refleksle hep birlikte yaşadık.
Gelecekte buna benzer olağan veya olağanüstü durumların olacağını bugünden öngörebilir miyiz?
Daha bireysel olmayı tercih etmekle birlikte daha çok birlik halinde hareket edebilecek bir insanlığı hangi pazarlama / satış / markalama / iş ve yaşam motivasyonuyla memnun edebileceğimizi henüz kestiremiyorum.
Korona virüs vesilesiyle sınıf geçirgenliklerinin ortadan kalktığı, artan birliktelik duygusuyla var olmaya çalışan farklı toplum kümelerinin ortaya çıktığı gerçeği de cabası.
“Ortak sorun, ortak etki, ortak çözüm” paradigmasının hangi yeniye daha çok motive edeceğini öngöremiyorum.
Aynı şekilde daha endişeli olmakla birlikte daima güvende hissetmeye muhtaç bir ruh halini nasıl yöneteceğimizi de henüz tam olarak bilmediğimizi düşünüyorum.
Daha çok çalışacağımız bir dünyaya ilerlediğimiz gerçeğiyle; bu yeni ruh halleri, yeni insan davranışları, yeni aidiyet duyguları, yeni varoluş inançları ve yeni vatandaşlık modelleri yeni normaldeki yaşamlarımızı sarsacak birer prototip gibi…
Henüz daha tanışmadığımız yeni teknolojilerin yaşam dönüştürücü gücünü de bugünden bilemiyoruz. Bu konuda bazı ön gösterimlere şahit olsak a hangi toplumsal dönüşüm bariyerine takılacağını kestiremiyoruz.
Yeni dünya düzeni fütüristtik ezberlerle mi, toplumbilimci öngörüleriyle mi şekillenecek hep birlikte göreceğiz.
Philip Tetlock Dan Gardner’in Süpertahmin kitabının başlarında bir şempanze esprisinden bahseder. “Ortalama bir uzman, dart atan bir şempanze kadar başarılıdır” der. Buradaki şempanze metaforunu rastgele tahminler yapan biri yerine kullanır.
Strateji uzmanlarına zannettiğimizden daha az gereksinim duyulduğunu deneyimlediğimiz bu günlerde yine en aklı başında öngörülerin stratejik akıllardan çıktığını görmek benim adıma çok sevindirici. Zira birçok uzman TV’de on beş dakikalık şöhretin tadını çıkarıyor.
Yakın geçmişi tahmin edemeyenin uzak gelecekle ilgili ölçüsüz tahminleri inandırıcılıktan uzak kalacaktır. Zaten bu tahmincilerin önümüzdeki iki üç ay boyunca gerçekleşme ihtimali olan durumlarla ilgili sistematik veri paylaştıkları da görülmemiştir.
Eğer paylaşsalardı istatistiki bir veri setiyle doğru-yanlış mukayesesi yapacak ve bu öngörülerin rastgele bir tahmin mi, yoksa gerçekçi bir verinin eseri mi olduğunu anlayacağız.
Hal böyle olunca öngörmek, veriyle konuşmak, rastgele tahminler yürütmek, ışıltılı bir hayal dünyası pazarlamak ve bunlara inanmak benzer durumlar doğurur.
Alışageldiğimiz dünyamızdan ezber bozan yeni dünyaya geçişte öngörülemeyen iş ve insan etkilerine biraz daha kafa yormakta fayda var.
Daha rasyonel, bireysel ve toplumsal etkisi yüksek kolektif bir gelecek için biz yine doğru verinin ve akılcı fikirlerin ışığıyla ilerleyelim derim.